İlica Köyü Tanıtımı
TARİHÇEMİZ
 

















DÖNEM: ..... - 1970
Köy nüfusunun tamamı geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlamaktadır. Çayırlar bölgesindeki bir çok araziye arpa/buğday ekilmektedir. Tarlalar kara sabanla (kutan) ve öküz gücüyle (koşulmaktadır) sürülmektedir. Sürülen tarlalara elle sepilen tohum toprağın “tapan” ile düzeltilmesinden sonra büyümeye bırakılmaktadır. Ekinler, harmanda öküz veya at gücüyle çekilen dövenlerle (gemi) samana dönüştürülmekte ve tığ makinasıyla savrularak tahıl ile saman ayrılmaktadır.
Yetiştirilen diğer ürünler, patates ve mısırdır. Özellikle mısır,  “cçadi” adı verilen ekmeği nedeniyle vazgeçilmez bir üründür.
Hayvancıkta, tüm aillelerin büyük ve küçükbaş hayvan besledikleri izlenmektedir. Keçi sembolik sayıda kabul edilecek ölçüde azdır. Bazı aileler manda ve at da beslemektedir.
Sığır cinsi, et ve süt verimi açısından son derece zayıf, ancak soğuk iklim koşullarına ve engebeli arazilerde otlamaya dayanıklıdır. Öküz dışındaki hayvanların ticari amaçla satışı nadir görülür. Öküz alıp satmak ise, şimdiki kentli ailelerin o km otomobil alımı ölçüsünden önemli ve pahalı bir ticari iştir.
Küçük baş hayvanlarda ise, kuyruğu yağsız, beyaz yünlü bir koyun türü yetiştirlmektedir. Özellikle koçlar, köyde celep işiyle uğraşan belli kişilerce toplanıp, dağlarda otlatıldıktan sonra genelikle Ardahan’dan gelen tüccarlara toplu olarak satılmaktadır.
Parasal ekonomi asgari seviyededir. Kapalı bir ekonomi söz konusudur. Ticari anlamda satın alınan ürünler, bez, patiska, şeker, çay, nal, çivi ve bakır kaplardan ibarettir. Köy halkı kendi ürettiği tarımsal gıdalarla beslenir.
Hayvancılık faaliyeti, kışın merekteki otların sepetlerle ahıra taşınıp hayvanlara yedirilmesiyle, baharda kışlalarda, yazın yaylalarda ve sonbahar da biçilmiş çayırlarda otlatılmasıyla yürütülür.
 
GOLA'YA (GÖLE'ye) GİTMEK
Köyde hayvancılık dışında ticari anlamda satılabilecek nitelikte hiç bir ürün üretilemediğinden, köye nakit para girişi çok düşük düzeydedir. Bu nedenle, köyün erkek nüfusunun bir bölümü, köydeki çayır sezonu gelmeden önce, Kars’ın Göle İlçesi’ne ırgat olarak giderek, tırpanla çayır biçmiştir. Bu bölgedeki büyük düzlüklerdeki uçsuz bucaksız çayırların biçimi için dış iş gücüne ihtiyaç duyan Göle’deki toprak sahipleri, düşük ücretler karşılığında ve zor koşullarda ırgat çalıştırmaktaydı.
1980’li yıllarla birlikte, gerek bölgede makinalı biçim tekniklerinin gelişmesi, gerekse köyde işçi-memur olarak çalışan kişi sayısının artmasıyla Göle yolculukları son buldu. 

II.DÖNEM1970-1990)
1960’lı yıllarla birlikte, köyde bir çok aile çocuklarını okutma eğilimine girmiştir. Şavşat’ta evler tutulur ve yaya gidilen onca yolla ve büyük sıkıntılar içinde okuma serüveni başlar. Artvin’deki öğretmen okulunda Cinal’lı gençler de okumaktadır ve peş peşe çok sayıda öğretmen yetişir bu okuldan. Bu, memuriyetle ve dış dünyayla tanışma aşamasıdır.
Öğretmenler köy okullarına tayin olur. Ama her tatilde köylerine döner ve hiç çıkmamışcasına rençber olup çalışırlar. Geleneksel yapı aynen korunmaktadır. Bir grup kadrolu olarak, bir grup da çay mevsiminde mevsimlik işçi olarak Rize ve Arhavi’deki çay fabrikalarında çalışmaya başlar.
Bütün bu gelişmeler, köye para girişini sağlayıp, köylünün çayı, şekeri, vita yağını, patiskayı daha kolay alabilmesini, yılda bir kaç kez de olsa karpuz ya da domates yiyebilmesini sağlamışsa da köy yollarında öküz arabası cırıltıları hala çınlamakta, çayırlar Arsiyan eteklerine kadar hala biçilmeye devam edilmektedir. 

III.DÖNEM1990 – 2000)
Bir yandan 1. kuşak memurların çocuklarının da okumaya başlaması, bir yandan da gençlerin özellikle Bursa (İnegöl) ve İstanbul’a yönelik iş gücü göçünü başlatmasıyla köy nüfusu azalma eğilimine girmeye başlar. 1990’lı yıllar öncesinde az sayıda aile köyle olan bağını koparıp Bursa’ya muhacir gitmişse de bu göç dalgası devamlılık kazanmamış, bağları köyde kalmak üzere iş aramak üzere büyük kentlere giden gençler, izleyen tarihlerde eşlerini de yanlarına alarak göçü başka bir biçimde kalıcı hale getirmişlerdir.
Ancak köyde yaşayan aile büyükleri, henüz çiftçilik yapacak güçleri olduğundan mevcut düzeni devam ettirmeye gayret göstermektedir. Bununla birlikte, koyun yetiştiriciliği nerdeyse tümüyle sona ermiş, büyükbaş hayvan sayısı da belirgin şekilde azalmıştır. 

BUGÜN2000'Lİ YILLAR VE SONRASI)
Kışları köy nüfusu çok düşük düzeylere inmektedir. Çoğu çay fabrikalarından emekli ve ortalama 60 yaş üzerindeki insanlardan oluşan bu nüfus, kış boyunca televizyon izleyip, komşu ziyaretleri ile vakit geçirmekte ve yazın gelmesiyle az sayıdaki gencin köye dönerek ortamı canlandırmasını beklemektedir.
Çayırların çoğu biçilmemekte, bir bölümü de çim biçme motorları ile biçtirilmektedir. Köyde öküz ve öküz arabası nerdeyse kalmamıştır. Yayla’da çoğu ev yıkılmıştır. Az sayıda aile yaylaya çıkmaktadır.
Artık “köy” ekonomisi, emekli maaşları ile finanse edilmektedir. Hayvancılık, tuzlu peynirin tadından vazgeçemeyenler için tadımlık üretim  sağlayacak kadar az; tarım, beyaz patatesin tadına bakmak için yetecek kadar küçük ölçektedir.
Çayırlar, ormandan ödünç aldıkları yerleri hızla ormana kaptırmakta gencecik fidanlar her yanı kaplamaktadır. Kayınlar, neker ve süpürge için kesilen dallarının artık özgür kalmasıyla boy vermiş ve dev ağaçlara dönmüştür. Yabani hayvanların sayısı artmış, ayılar sonbaharda geceleri köy meydanında gezmeye başlamıştır.
Artık büyük kentlere kesin olarak göç etmiş kişiler, köye sadece o topraklar, o sulara olan özlemlerini gidermek için gelmektedir. Bir çeşit iç turzim...
Artık hiç bir şey eskisi gibi değildir...
Geleneksel tarım ve hayvancılık ekonomisi çökmüş, parasal herhangi bir ürün üretilmesine olanak vermeyen topraklar, doğal yaşamına geri dönmeye başlamıştır

cinal.org'tan alınmıştır.
 
 
Reklam
Kitap Yurdu
 
Bugün 3399 ziyaretçikişi burdaydı!

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol